Prof. Dr. Ümit Aykan: “Belirtisi bulunmayan glokom hastalığına karşı en etkili teşhis yöntemi, düzenli göz muayeneleri”
Halk arasında Göz Tansiyonu ve Karasu Hastalığı adlarıyla bilinen glokom, görmeyi sağlayan sinirlerin yükselen göz içi basıncı sebebiyle zarar görmesiyle ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Zamanla gittikçe daralan görme alanı dışında, fark edilmesini sağlayan bir belirtisi bulunmayan glokom rahatsızlığının ilerlemesi halinde ciddi görme kaybına yol açabileceğini belirten Prof. Dr. Ümit Aykan, erken muayenenin önemine ve bu sinsi hastalığa dair bilgiler paylaşıyor.
Belirtiler fark edilemeyebilir
Her 100 kişiden birinde görülen ve tüm körlüklerin %30’undan sorumlu olan glokom rahatsızlığı ile ilgili önemli bilgiler paylaşan Dünyagöz Etiler’den Prof. Dr. Ümit Aykan, “Görmeden sorumlu sinirlerin göz içi basıncı sebebiyle zarar görmesi ile oluşan glokom hastalığı, kendisine özgün bir belirtisi olmaması sebebiyle en sinsi göz hastalıklarının başında geliyor. Fark edilmesi oldukça zor olan bu hastalığın zaman içinde oluşan en önemli belirtisi, görüş alanının dış kesimlerinde yavaş yavaş kararmadır. Bu kararma belirli bir seviyeye ulaşmadan hastalar rahatsızlıktan haberdar olamıyorlar. Glokomun erken safhalarda teşhis edilmesi için, hastaların düzenli olarak göz muayenelerini gerçekleştirmeleri büyük bir önem taşıyor. Çünkü hastalığın başka bir şekilde tespit edilmesi mümkün değil” diyor.
Risk grupları dikkatli olmalı
Glokom hastalığı riski taşıyan ve bu hastalığa özellikle dikkat etmesi gereken gruplar hakkında açıklamalar yapan Prof. Dr. Aykan, “Glokomda en önemli risk faktörleri arasında genetik yatkınlık bulunuyor. Bunun anlamı, eğer hastanın ailesinde daha önce glokom rahatsızlığına sahip bireyler varsa, bu kişilerin daha dikkatli olmaları ve rutin göz muayenelerini de ihmal etmemeleri çok önemli. 40 yaş üzerinde görülmeye başlanan glokom hastalığı ile, 75 yaş üzerindeki hastalarda çok daha sıklıkla karşılaşılabiliyor. Görme kusurları ve diyabet rahatsızlığı glokomu tetikleyebilecek faktörler arasında. Aynı zamanda çok nadir olsa dahi, gözün gelişiminde sorunlar yaşanan çocuk ve bebeklerde de ortaya çıkabiliyor” şeklinde konuşuyor.
Teşhis ve tedavi yöntemleri
Glokomun açık açılı ve dar açılı olmak üzere iki türü olduğunu belirten Prof. Dr. Aykan, “Her iki türü de erken teşhis ve tedavi uygulamaları yapılmadıkça körlüğe kadar gidebilecek ciddi görme kayıplarına yol açabilir. Görme alanında glokoma bağlı ciddi bir kayıp olmadıkça, hasta bu kayıpların farkına varmaz ve bu sebepten dolayı düzenli göz muayenelerinin gerçekleştirilmesi gereklidir. Tanı aşamasına göz içi basınç, kornea kalınlığı, bilgisayarlı görme alanı ve optik sinir başı ve lifi ölçümleri gerçekleştirilir. Detaylı bir göz muayenesinde gerçekleştirilen bu ölçümler sayesinde, erken tanı koyularak ileri dönemlerde yaşanabilecek ciddi görme kayıplarının önüne geçilmesi mümkün. Glokom tedavisinde ise üç yol mevcuttur. İlaç kullanımı bu yöntemlerin ilkidir. Göz sıvısının üretimini kısıtlayan veya çıkışını arttırarak düşüren bu ilaçlar, belli aralıklarla alınır ve hayat boyu kullanılır. Ancak ilaç ile göz tansiyonu düşmeyen hastalara, cerrahi veya lazer tedavi yöntemleri uygulanır. Her iki tedavi yöntemiyle de başarılı sonuçlar elde etmek mümkün” diyerek sözlerini tamamlıyor.